14 Mayıs 2017 Pazar

En Acımasız Hayvan Türü

"İnsani davranışlarımızı yitirdik."
"Acımasız insanlar halen var..."
"Biraz insan ol be!"

Bu üç cümle de aynı minvalde cümleler. "İnsan" canlısını kutsayan, yücelten bir anlayışla yazılmış. Gelin, biraz irdeleyelim bu cümleleri.

Ufak bir yolculuğa çıkalım. 
Tarih öncesi devirlerden bugüne insanın geçirdiği süreç o kadar çeşitli ki. İlk başlarda bir arada dahi yaşayamayan, "topluluk" olgusundan uzak bir canlı türüyken, bir zaman sonra yavaş yavaş gerçekleşen tarım devrimi sonucu iyileşen şartlarla toplum haline gelmeye başladık, ilk defa "köy" denilebilecek şekilde gruplaşmaları oluşturduk. Derken, kavimler, iller, ilkel devletler ortaya çıkardık. İmparatorluklar kurduk, savaşmanın sanat olduğunu söyleyip, kitabını yazdık (Sun Tzu- Savaş Sanatı). Toplumları savaştırdık, milyonlarca insanı katlettik  -çocuk, bebek, yaşlı, kadın, erkek demeden- ve bunların hepsini gözümüzü dahi kırpmadan yaptık. Kültürel etkileşimleri başlattık, savaşmanın pek bir şey kazandırmadığını düşünerek, savaştan çıkan barışı icat ettik (Bildiğimiz kadarıyla ilk örneği Kadeş Antlaşmasıdır).  Kimi zaman diktatörlükler kurduk, kimi zaman cumhuriyetler, kimi zaman oligarşiler, tabiri caizse "her tarzı" denedik. 
Binlerce yıldır hiç değişti mi bu döngümüz? Tabii ki hayır, en ilkel insan saydığımız insanın yaptığı davranışları, biz daha da ileri gidip, teknolojiyle harmanlayıp, kitleleri bir arada öldürecek kadar güçlü silahlarla yaptık. Bunları yaparken çocuk, bebek, yaşlı, kadın, erkek farkı gözetmedik. Dünyanın savaşını çıkardık, hem de 20. yüzyılda iki kere.
"Nasıl daha güçlü olup, daha çok insan öldürebiliriz?" diyerek silahlar icat ettik, bu silahları da savaş çıkararak masumlar üzerinde denedik.
Bütün bu süreçlerde en sadık dostumuzu hep yanımızda taşıdık: Kibrimizi. 
Yazı diye bir şeyden haberi olmayan insanlar da kibre sahipti, "Kuantum Fiziği"'ni ortaya koyan bilim adamları da. Hırsımızı kırbaçlayan bu olgu, bizde hep daha fazla güç isteği doğurdu. 
Değişmeyen nadir şeylerden biri de ekseriyetle etrafımıza, sonra da kendimize sürekli zarar vermemiz oldu. 

Şimdi sözlere geri dönelim.

"İnsani" dediğimiz o yüksek, medeni davranışların aslında insanın aslolan davranışları olmadığını anlamamız gerek. Kötü hareketlerde bulunan birine "insan ol biraz!" dememiz, aslında ona o davranışları devam ettirmesi gerektiğini öğütlemekten farksız değil midir? Çünkü insan, en acımasız hayvan türüdür. Bırakın etrafına acımayı, kendine dahi acımaz. Bundandır ki, "acımasız insanlar" tamlaması tamamen bir anlatım bozukluğundan ibarettir.

Okuduğunuz için teşekkür ederim. Görüşmek üzere.