16 Ağustos 2017 Çarşamba

Takıntı

İnternette dolaşıyordu Yavuz, bir şeyler okuyordu. Uzun bir yazı gördüğünde okumaması mümkün değildi, kendini zorunlu hissediyordu. Bir program yükleyecekken, sözleşmeleri dahi okuyordu. “Kabul ediyorum” tuşuna basması 6-7 dakikasını alıyordu. Takıntılıydı.
Yazı arasında bir şey dikkatini çekti:
“..”
İki nokta yan yana duruyordu, yetim bir çocuk gibi. İmla kurallarına takıktı. Yanlış bir şey gördüğünde bütün konsantrasyonu bozuluyordu.
“Ulan sığır adam Allah senin belanı versin! Bir nokta daha koyuversen ne olurdu aptal herif!” diye söylendi, sessizce.
Dedim ya, takıntılıydı işte.
Kalktı sandalyeden, üç kere değdi bilgisayarının ekranına ve içeri gitti. İçinden altı kere “hadi bakalım” söz öbeğini geçirdikten sonra televizyonu iki kere açıp kapattı, sonra açtı ve tam tekrar kapatacakken, bu takıntıya karşı gelmesi gerektiğini düşündü. Psikolog bir akrabasından öğrenmişti, yapmaya zorunlu hissettiği, karşı koyamadığı davranışlara “kompulsif” adı veriliyordu ve bu davranışları yenmesi için onları yapmaması gerekiyordu. “Kapatmıyorum kardeşim, kapatmayacağım. Bugün komple açık kalacak kardeşim bu televizyon” dedi ve gitti içeri, tuvalete girdi. Normalde çıkmadan önce musluğu bir damla bile akıtmayacak biçimde kapatması lazımdı. Yine akrabasının dediği aklına geldi. “Sen de açık kalacaksın bugünün sonuna kadar.” Dedi ve birkaç on saniyede bir su damlatmaya başladı musluk, umurunda değildi.
“Toplanıp gelin itler sizi, yapmayacağım hiçbir dediğinizi!”
Toplu geldiler hakikaten, bilgisayara oturunca üç kere dokunma takıntısı mı dersin, bardağın çevresini dudağıyla tarayarak içme takıntısı mı… Ne ararsan vardı kafasında.
Hiçbirini yapmadı.
Sonra düşündü biraz, sanki kendisi karar vermiyordu yapmamaya, zorunda hissediyordu daha çok.
“Kompulsif” tanımını aklına getirdi. Bir anda anlamlandı her şey, ne yaparsa yapsın “kompulsif” denen şerefsiz yanı başındaydı. Bilgisayara geçti, açtı Word belgesini.
“Hepinizin Allah belasını versin, kompulsifin de bilgisayarın da, psikolojinin de!” cümlesini yazdı.
Ardından da “bıktım artık bıktım..” cümlesini yazıverdi.
Sonuna iki nokta koyarak,
Üç nokta koyacak mecali kalmamıştı zira, ne yapsa ne etse yine takıntıları başına vuruyordu.
Pes etmişti, uykuya ihtiyacı olduğunu hissetti. Yatağı öylesine uzaktı ki, hiçbir güç kaldıramaz gibiydi onu.
Ta ki bunu bir takıntı haline getirene kadar. Başını yastığa koydu saniyeler içinde Yavuz. Kafasındaki her şeyi susturdu uyku, her şeye galip gelen muzaffer bir komutan gibi, uyanana dek...