21 Mayıs 2020 Perşembe

Koku

35 metrekarelik bir evi vardı, yeni taşınmış, temel eşyaları almış, az çok yerleşmişti. en büyük hayallerinden biriydi bu. kredi çekip, bu hayalini sonunda gerçekleştirebilmenin mutluluğu içerisinde, üç adımlık balkonundan dışarıyı seyrediyordu.
burnuna bir koku çarpıyordu, çimen kokusu muydu bu? kararsız kaldı. çimen dışında herhangi bir bitkinin kokusunu biliyor muydu sanki? "çimen, çiçek midir acaba?" diye düşündü hatta. bilemedi.
sevgilisiyle yürüdüğü sokaklar gözünün önüne geliyordu bir bir. neyi vardı ki o zamanlar? bir kahve içip, bir tane de sevgilisine ısmarlayabilecek kadardı ancak cebindeki parası. yürüyerek eve gitmek zorunda kalırdı bazen, cebindeki son parayla sinemaya gittiği için, ama o dönüş yolu, sanki dünyanın hakiminin eve dönüş yolculuğu gibi hissettirirdi ona. sanki dünya kollarının altındaydı, sıksa, tüm dünyanın canını acıtacak kadar güçlüydü. şimdi de zengin sayılmazdı tabii, ama şimdi, durumu o dönemden çok daha iyiydi.
sarıldıkları bir köşe başını düşündü, o köşebaşı artık anlamlıydı onun için.
çocukluğu dün gibiydi, köpek kovaladığında tırmandığı duvarı hatırladı. o duvar, artık anlamlıydı onun için.
kendini süzdü, eli, kolu, anlamsız gibiydi artık. az önceki mutluluğunu mumla arar oldu. mutluluğun, kalitesiz bir parfüm gibi birkaç saniye içinde kaybolmasını hiç anlayamazdı zaten.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder