29 Mayıs 2020 Cuma

Aforizma

Ayaklarını uçurumdan aşağı uzattığının hayaliyle, bir koltukta birleştiriyordu. Cebinde birkaç bozukluktan başkası yoktu. evi de aynı şekilde, sessizlikle sınanıyor gibiydi.
Geleceğe bakamıyordu, geçmiş, borçlarını isteyen bir tefeci gibi sıkıyordu yakasını. Geçmişte yaşıyordu sanki, bütün anılarını tekrar tekrar oynuyordu zihninde, başkalarından senelerce gerideydi. Geri kalmışlık hissi, her şeyden daha da zor geliyordu ona.
Pişmandı ama bu pişmanlığını düzeltmek için herhangi bir şey yapmıyordu. Çok garip geliyordu bu, kıvransa da, sadece ayaklarını uzatıp düşünüyordu.
Ufacık bir televizyonu vardı, bir film açıktı. Ekran öyle küçüktü ki, biraz uzaktan bakan biri, bir korku filmini, çizgi filmden ayırt edemezdi.
Filmde böcekler, bir bedeni yiyordu, yani en azından oturduğu yerden öyle görüyordu. Aklına okunduktan birkaç dakika sonra unutulacak bir aforizma geldi, uzun zamandır oturduğu koltuğundan bir kâğıt ve kalem almak için hışımla kalktı,
"İçinde ruhu kalmamış bir bedeni son parçasına kadar kemiren bir böcek, pişmanlık kadar vahşi değildir. Zira içinde ruhu, söyleyecek sözü bulunan bir bedeni kemirir pişmanlık."
cümlesini yazdı, deney yapan biyolog edasıyla dikkatlice baktı kâğıda. Birkaç saniyelik bakışmanın ardından bir köşeye fırlattı yazdığını.
İşte şimdi, en azından bir şey üretmenin sevincini taşıyordu. Birkaç saniyeliğine de olsa, "an"ı yakalamıştı.
Kalkmışken, bir kahve yapmak istedi, üşendi. Ayaklarını yine bir koltukla birleştirmek ona her şeyden daha cazip geliyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder