18 Nisan 2020 Cumartesi

Geçmiş

17 yaşında, sınava hazırlanan milyonlarca gençten biriydi. Kalabalık arasında fark edilmeyen, aynada kendine baktığında hayallerini gören milyonlarca gençten biri. Saatlerce çalışırdı, sınava çok kalmamıştı zira. Test kitaplarının arasında boğulduğunu hissediyordu, "keşke" dedi, "keşke 6-7 yaşlarıma dönebilsem. Ne bir sınav kaygım, ne de gelecek kaygım vardı."

Dimdik, ulu bir dağı tırmanmayı başarmış bir dağcının yaşadığı gururu andıran bir gurur hissediyordu kalbinde, sınav sonuçları açıklandığında. Güzel bir üniversite kazanmıştı, üniversite yılları boyunca yine çok çalıştı, dereceyle mezun olup iyi de bir iş buldu. Ancak stresliydi. Sorumluluğu büyüktü, altında eziliyordu. Zekası ve başarılarla dolu üniversite hayatının getirdiği iş başarısı, onun hızla yönetici olmasını sağlamışsa da, bu durum omuzlarındaki ağırlığı artırmıştı. Çocukluğundan beri sorumluluk duygusu yüksekti zaten, hatta üstüne vazife olmayan işlerde bile sorumluluk hissederdi. Küçükken top oynarken, başkasının topu diye sert bile vuramazdı, "ya patlarsa?" diye düşünürdü. Fakat ona göre şimdiki sorumluluğu öncekilere benzemiyordu ve tamamen gerçekti. Düşündü:
"Keşke 17 yaşında olsam şimdi, tek kaygım sınav olsa. Ne güzeldi o günler." Çözmekte zorlanır fakat bir o kadar da hoşlanırdı upuzun paragraflarla bezenmiş, Türkçe sorularını andıran problemleri. Şu an yaşadığı problemlerden çok daha basitti o problemler. Bir türlü rahatlıkla çözemediği organik kimyayı, çok sevdiği coğrafyayı, bulmaca çözmek gibi hissettiği cümlenin ögelerini mumla arıyordu.

Daha da çok kazanıyordu seneler geçtikçe. İsmi son derece bilinen bir mühendisti artık. İmzası bulunan binalar herkes tarafından beğeniliyordu, genç mühendisler gıptayla bakıyordu ona. Ancak mutlu değildi, kaygılıydı. Projelerle yatıyor, sabah uyandığında ilk düşündüğü şey yetiştirmesi gereken projeleri oluyordu.
"İşe ilk başladığım günleri özlüyorum, çok gelen sorumluluğum tek sorunumdu." diye söylendi kendi kendine.
"'Keşke' ve 'özlem' kelimelerini ne de çok kullanıyorum." diye düşündü. Yıllar geçiyor, o değişiyor, etraf değişiyor ancak keşkeleri ve özlemleri değişmiyordu.
Geçmişi hep güzel geliyordu, o günleri de o zamanların bugünleri değilmiş gibi. Bu durumu bu kadar geç fark etmesine çok şaşırdı, zamanı geri alma isteği bugünü yaşatmıyordu ona. Bir yandan da geleceğini geçmişi gibi güzel bir hale getirme arzusundaydı, devam etmek için bir sebep buluyordu böylece. "Geleceğimi geçmiş gibi güzel hale getirmek, işte bu!" diye mırıldandı. Dünyanın sırrını çözmüş gibi hissediyordu. Bir şeylerin farkına varmıştı ve farkındalığın anlık mutluluğunun etkisindeydi. Kahvesinden keyifle bir yudum aldı. Masasına koyarken bardak kaydı elinden, üstüne döküldü. Okkalı bir küfür savurdu, yanmıştı. "Keşke" dedi sonra, "keşke birkaç dakika öncesine dönebilsem."

Son ekleme ve düzenleme: 26.10.20

2 yorum:

  1. İnsana, geçmişin bir şekilde şimdiki zamandan daha güzel fakat artık bir o kadar da uzakta gelişini ancak bu kadar güzel anlatabilirdiniz. Kaleminize sağlık, devamını bekleriz :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuz için çok teşekkür ederim, anlatmak istediğim şeyi duymak çok mutlu etti:)

      Sil