14 Ağustos 2016 Pazar

Küçük Kavgalarla Geçen Kısa Ömürler

Hepimiz kendi küçük hayatımızda, kendimize göre çok büyük diye düşündüğümüz dertlerle boğuşuyoruz. Başka insanlarla tartışıyoruz, kavgalar ediyoruz, mutlu oluyoruz, üzgün oluyoruz; bu şekilde de bir ömrü tüketiyoruz.

Ergenlikten önceki yaşantımızda tek derdimiz alınmayan oyuncağımızken,
Ergenlik döneminde arkadaşlık ve aile ilişkileri,
Yetişkinliğe geçişte dersler, meslek seçimleri,
Yetişkinlikte iyi bir iş, iyi bir eş ve iyi bir hayat,
Yavaş yavaş yetişkinliğin sonlarına doğru çocuklarımızın dertleri kendi dertlerimiz,
Son olarak yaşlılıktaysa hastalıklar oluveriyor birden.
Sonra ne oluyor?
Kırdığımız, kırıldığımız bütün insanlar, üzdüğümüz, üzüldüğümüz her şey unutuluyor.

Dertlerimizin öznesi biz, nesnesiyse neredeyse her zaman başka insanlar oluyor. Her olaydan sonraysa "herkes çok acımasız, nankör... ... ... .. .." gibi birbirinden farklı sıfatlar kullanıyoruz insanlar hakkında. Biz başkalarına şikayet ediyoruz, başkaları bize... Ancak hiçbirimiz asıl suçlunun isimler değil, "insan" denen varlığın ta kendisi olduğunu bilmiyoruz.

Birkaç on yıllık yaşantımızla, milyarlarca yıllık dünya hayatında ufacık bir toz bile olmadığımızı unutuyoruz. Bunu algılayacak kadar da büyük olduğumuzu da anlayamıyoruz asla.

Biz kendi dışımızdaki herkes için "herkes çok kötü" derken, bir başkası "herkes çok kötü" diyor, sanki o "herkes"in içinde "bir kimse" olduğunu bilmiyormuş gibi.

Nasıl bitirmem gerekir yazıyı? Saçma sapan, Pollyanna gibi "hadi hepimiz kardeşiz, üzmeyelim birbirimizi, takmayalım dertleri!" sözlerle bitiremem tabii ki. Zira bunlar saçmalıktan öte bir şey değil, yalan, gerçekliği mümkün olmayan sözler. Bu yüzden, kendinize iyi bakın demekten başka bir söz kalmıyor sanırım.

Görüşmek üzere.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder